şöyle bir kolektif bilinç var ya toplumumuzda:
(aslında sırf bizim toplumda da değil, evrensel bu.)
kadınlar çok konuşur, kadınlar çok dırdır eder, kadınlar çok daha incedir, o yüzden erkekleri önemsiz detaylarla boğarlar, kadınlar çok ehemmiyetsiz konular üzerinden - sadece - konuşarak büyük problemler yaratabilirler vs. tüm bunlarla ilgili yüzlerce film, dizi, skeç yok mu? var. levent kırca bile işlemedi mi bunu, işledi.
şimdi ben buna katılmıyorum tabii. amacım buna katılmayarak kadınların gözünde puan kazanmak değil kardeşim, aslında ters manyel yapacağım. daha ince falan değiller, ince düşünmüyorlar, detaycı da değiller çoğu zaman, şekilciler. ha tabii tüm genellemeler de yanlıştır, bunu da her paragrafın altına yazmak lazım.
dediğim gibi, ben bu toplu eleştiriye karşıyım aslında ama başıma hakikaten bahsi geçen skeç gibi bir olay geldiydi, o yüzden şey ettim:
kadrajda bir kızarkadaş var, iyi kız, hoş kız ama bir sebep bulmuşuz kavga ediyoruz arabada. sebebi hatırlamıyorum, ayrılmayla ilgili bir şey. aslına bakarsan olayla ilgili bir çok şeyi hatırlamıyorum ama benim o halimi görebilseydin, gerçekten komikti. şimdi anlatınca öyle komik olmayacak belki ama olsun, riski alıyorum yine de.
arabada gidiyoruz kızarkadaşımızla, galiba ortaköy taraflarındayız. ortadaki problem "ayrılık" konusu. bir ayrılma durumu var ama kız buna çok sinirli. en başta, bir şeyleri anlayamadığından sinirli. muhtemelen gerçek ayrılma sebebi ortamdan gizlenmiş, söylenmiyor, geriye kalanlar da sebep olarak çok manasız duruyorlar, havada asılı kalmışlar. kız ya benim bu kadar saçmasapan sebeplerle bu kadar manasız bir ayrılık talep edebilecek derecede sığ, gerizekalı ya da kompleksli olmamı, ve kendisinin böyle bir adamla bu kadar zaman kaybetmesini anlayamıyor, yediremiyor ve sinirleniyor. ya da gerçek sebebin tebliğ edilenden çok daha farklı olduğunu anlamış, onu kendisinden gizlememe ve ağzımı bıçak açmamasına çok sinirleniyor, bilemiyoruz. bense sakinim. çoğunlukla o konuşuyor, ben dinlemedeyim.
olayın komikliğinin başladığı referans noktası, burası. kız konuşuyor, ben dinlemedeyim ama kızın konuşması içini dökme, bağırma - çağırma, sorularına cevap bulmaya çalışma değil. kız bir talepte bulunuyor, bir şey istiyor, orası açık. onu anladım.
ama onun dışında hiç bir şey anlamıyorum. çok garip. şaka değil, yemin ederim, kızın söylediklerini an-la-mı-yo-rum.
önce çaktırmıyorum, arada bir kafa sallayarak muhabbete dahil oluyorum. sonra bu giderek zorlaşıyor, arada teyit edilmesi gereken sorular geliyor. daha sonrasında çoktan seçmeli değil, kompozisyon şeklinde cevap vermek icap edince yelkenleri suya indirmek zorunda kalıyorum:
- yani aslında ben, tam olarak neyi sorduğunu anlamadım.
- nasıl anlamadın?
- yani ne öğrenmek istediğini açık açık sormuyosun ki. ya da ben anlamıyorum, bilmiyorum. (suçu üstlenelim, daha fazla sinirlendirmeyelim.)
- şaka mı yapıyosun ozan? yani senin istediklerinle benim beklentilerimin arasındaki boşluk giderek büyüyor ve senin kendi hayatına uygulayarak beni dolaylı yoldan etkilemen ne benim ne de mırr mırr mırrr vır vır vır.
yine koptum.
o kadar garip ki hayretler içerisindeyim. o anı bugün gibi hatırlıyorum, kız sanki bilmediğim bir dil konuşuyor ve ben hiç bir şey anlamıyorum. durumun absürtlüğü bir zaman sonra yüzüme yansıyor ister istemez. istemsizce gülümseyince kız daha da sinirleniyor fakat elimden gelebilecek bir şey yok. artık iyice geriliyorum ve terlemeye başlıyorum yavaş yavaş. ellerimin içi terliyor, direksiyonda kaymaya başlıyor falan. onu hatırlıyorum bak.
bunu anlatsan kimse inanmaz aslında ve hatta çoğu da nesi komik der, çünkü olayın kendisi çok basit. bir çift arasında ayrılmayla ilgili bir kavga mevzubahis ise eğer, diğer tarafın söyleyebileceklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. ya bağırıp çağırıp küfredecek, ortamı terk edecektir, ya ayrılmayalım tekrar deneyelim diyecektir, ya da benden ayrılamazsın diyerek vandal faaliyetlere girişecektir. başka da bir alternatif yok değil mi?
değil işte, bir saattir ne anlatıyoruz burda?
kız bir şeyler sordukça cevabı bilmeyen ilkokul öğrencisi gibi ezilip büzülüyorum karşısında. yaklaşık bir yarım saat geçtikten sonra, geçen zamanla beraber (her şey gibi) bu absürt sahne de absürtlüğünü yitirip normalmiş gibi gelmeye başlayınca ben de sinirlenmeye başlıyorum artık. zaten çok gerilmişim. sesimi yükselterek soruyorum, ne istiyorsun, derdin nedir? gelen cevap yine arapça.
sonunda o gün o kızla ayrılıyoruz a dostlar. skeç gibi geçen ve başkasıyla paylaşamadığıma üzüldüğüm o öğleden sonrasının sonrasında bir daha konuşmuyoruz hiç. o da o gün ne istiyorduysa, alamıyor. ben vermek niyetindeyim aslına bakarsan, bir anlasam ne istediğini, özür mü istiyor, sebep mi soruyor ne istiyorsa vermek niyetindeyim ama veremiyorum.
yani o mizansen gerçek olabiliyormuş arkadaşım. vır vır vır konuşan ve ne dediği belli olmayan kadın varmış, ben karşılaştım. ama onların da "o modda" olması gerekiyor herhalde. normalde öyle değildi çünkü o kız. bunun bir ipucu falan da yok işin kötüsü, hepinizin kızarkadaşı, karısı bir anda o moda geçebilir demek ki, uyandırayım. geçerlerse, nacizane tavsiyem susup oturmanız. cevap vermek her şeyi daha da zorlaştırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder