şimdiye kadar üçer yıldan iki kişiyle çıkmış kız arkadaş mı, kimseye aşık olmamış ama farklı beş herifle yatmış kız arkadaş mı? hangisini tercih ederiz? geçen oturduk, uzun uzun tartıştık.
tutulması gereken tüm evrensel sabitleri de sabit tuttuk bu tartışmada. nedir bu problemdeki evrensel sabitler? aşk, seks, kıskançlık ve insan kaç kez aşık olabilir dilemması.
ilk deneğimizi şöyle kenara bir tarafa alalım: adı ayşe, yirmi beş yaşında, şimdiye kadar iki kişiyle üçer yıldan ilişkisi olmuş. bu da ayşe'yi "modern" toplum normlarında düzgün bir kız yapar. biz modern toplumcu muyuz; bilakis, yabanılız biz, bireysel düşünceye inanıyoruz, toplumu birarada tutabilmek adına hazırlanıp sunulmuş asgari müşterekleri limit olarak kabul etmiyoruz. o kolay, eğer o limitlerde, -5 ve +5 intervallerinde yaşamaya karar vereceksek vazgeçmemiz icap eden çok şey var zaten. biraz daha genişletelim onu -15 ve +15 iyidir. konuyu dağıtmayalım, biz bunu hep yapıyoruz.
ayşe üçer yıldan iki kişiyle çıkmışsa, ayşe en azından iki kez aşık olmuştur. en azından bu her iki üç yılın da ilk zamanlarında. ya da hepsinde, önemli değil, minimum iki kez aşık olduğunu biliyoruz, o elimizde. minimum diyorum bak, ayşe aşk müptelası bir bünyeyse daha fazla da aşık olmuş ama ilişki yaşayamamış da olabilir, onu bilemeyiz.
biz birinin üçüncü aşkı olmayı kabul ediyor muyuz, soru bu. çeşitli yorumlar geldi, ilk iki aşık olma için "ne var yani, iki kez hasta olmuş gözüyle de bakabiliriz, terli terli su içmiş, iki kez hasta olmuş, sonra geçmiş" dendi. peki üçüncü hastalığının da iyileşmeyeceği ne malum? ayşe şöyle biri, hasta olup olup iyileşiyor devamlı. bir kutu antibiyotikle ayağa kalkıyor bir haftada. halbuki bizim aradığımız öyle bir hastalık değil. bizim hastayı ameliyat masasında kaybetmemiz lazım.
benim ayşe'de en çok takıldığım nokta ise yaşanmışlık duygusu. ayşe yaşamış, bilmiş, tecrübe etmiş. onun kafasında bir "ilk" bulmak çok zor, çok çaba gerektirir. hayır çalışır çabalarız fakat o kadar uğraştan sonra elimize geçen ne? kıyıda köşede kalmış bir "ilk". en büyüklerini kapmışlar çoktan. her erkek kadınının ilki, her kadın erkeğinin sonuncusu olmak ister'e bağlanıyor bu biraz aslında ama doğru. ayşe'nin karşılaştıracak kıstasları var her zaman. bu daha komik, daha ilginç, daha somut, daha iyi, daha cesur... rekabetten çekindiğimizden değil, biz hep şampiyonuz o ayrı ama bir rakibin geçmişten de olsa sırıttığını hissetmek hoş değil.
mavi köşede ise diğer deneğimiz fatma var. fatma yirmi beş yaşında, şimdiye kadar hiç ciddi sayılacak bir ilişkisi olmamış. ama beş farklı herifle (hemcinslerime böyle derim ben. herif, lavuk, eleman. sevmiyorum.) yatmış. fakat bunun standartlarını da belirledik iyice. hiç one night stand yok bir kere, orada anlaşalım. her biriyle önce bir hafta denemiş, sonra yatmış. umduğunu bulamayınca da ayrılmış. fatma'ya muhafazakar toplumda da modern toplum da yakıştırdığımız sıfat belli, eksik etek. ama hemen hesabını kesmeyelim fatma'nın, bir inceleyelim. yapmış ama sor bakalım niye yapmış?
fatma'nın da ayşe'nin de aynı fiziksel güzellikte olduğunu varsayarsak, fatma'nın bu yaşına kadar ciddi bir ilişki yaşayamamış olmasının sebebini ya çevresindeki erkeklerin angutluğuna ya da fatma'nın aşırı seçiciliğine bağlayabiliriz. zaten tüm hemcinslerimdeki sığırlık katsayısını biliyoruz, onu denklemden çıkartalım, demek ki fatma çok seçici. e fatma madem seçicisin, niye gittin beş lavukla yattın diye sormazlar mı adama, sorarlar. fatma şu cevaplardan biriyle gelecektir:
- onlardan hiç bir şey olmayacağını ben de biliyordum, biraz güzel vakit geçirmek istedim sadece, sonra bir daha görüşmeyecektim, o yüzden kimi neden seçtiğim çok önemli değildi. ben özgür bir kadınım.
- her birini özenle seçtim, yirmi beş yıllık hayatımda beş kişi çok da değil, değil mi? ama maalesef hiç biri umduğum gibi çıkmadı. suç benim değil.
ikinci senaryodaki fatma biraz daha gerizekalı ama olsun, ikisi de mantık çerçevesinde.
fatma'da ayşe'de bahsi geçen "ilk"lerden yok. o bunları hissetmemiş, bilmemiş. o, bu yaşına kadar etrafından, arkadaşlarından gördükleriyle idare edip sonuçta da onlarınkinden bir zırh giymiş üzerine. fatma'yı şaşırtmak da mutlu etmek de daha kolay.
hemen bir karşı argüman geldi: "fatma kolayca onunla bununla yatmış, senleyken de yapmayacağı ne malum? hiç bir zaman güvenemem ben fatma'ya."
kardeşiniz topu göğsünde yumuşatıp şöyle geri gönderdi:
fatma daha evvel aşık olmamış ki, o yüzden ona buna vermiş. şimdi sana aşık olunca gözü hiç bir şey görmeyecek, bir ömür mutlu mesut yaşayacaksınız, yan yana susmaktan bile sıkılmayacaksınız.
yani zihinsel olarak bakire değil ayşe. fatma bakire sayılır.
ayşe ile şu problem de var:
- ne güzel yer değil mi, beğendin mi, gelmiş miydin daha önce?
- gelmiştim bir kere. (gözleri başka yere odaklayış, ellerin gereksiz fazla hareket etmesi.)
- hadi ya. ne zaman?
- iki - üç sene evvel gelmiştim. (normalden çok daha kısa cümleler.)
bu pozisyonda ozan ne yapsın? karşı takım ceza sahamızda top çeviriyor resmen, gol atmaması atmak istemediğinden. yoksa pozisyon tam gollük. ozan alır keser o topu, bitirir maçı.
bu örneklerden fatma'yı ayşe'ye tercih ettiğim fikri çıkabilir ama yok öyle değil aslında. mazlumun yanındayım, onu savundum, o yüzden. yoksa daha karar verebilmiş değiliz hiç birimiz. hep ayşe'nin olumsuz taraflarından bahsetmişiz gerçi fakat fatma'nın etiketi yeter zaten. onun daha ne olumsuzluğunu anlatayım.
6 yorum:
bu yazınla kadın ve erkek arasındaki farkı sabit bir şekilde ortaya çıkarmışsın. Biz sizin aksinize geçmişi kurcalamayı sevmeyiz. Biz bu cocuk daha once kac kadınla yatmış acaba sorusunu ya da daha önce aşık olmus mu olduysa kaç yıl sürmüş gibi bir soruyu sormayız. mümkünse ögrenmekte istemeyiz. neden isteyelim ne önemi var ki su an benimle zaten neden artık hayatında olmayan bir kadınla kendimi kıyaslayayım. bizim kitlendiğimiz konular bambaska.. Aslında kadınlar erkeklere karşı o kadar ketum ki sizin sadece kadınların klişelerine hakim olmanız çok normal. Bir kere kadınların muhabbetine sahit olabilseniz agzınız açık kalır. ve inan işte o zaman hiçbir kadınla değil evlilik ilişki dahi yaşayamazsınız. Ne istediğini bilen kadın avına bir kaplan gibi kitlenir. Ondan sonra kurtul kurtulabilirsen. Karsında bir oscarlık bir oyuncu vardır artık. ha bunun istisnası yok mudur hayır hele de su zamanda kesnlıkle yoktur. Senin onun geçmişindeki erkeklere kafanı yormak yerine acaba bu kadın benimleyken bir baska biriyle flörtlesiyor mu sorusuna konsantre olman gerekiyor kanımca. Zira kadınlar ilgiye bayılır. Ha bunu egosu şişik erkeklerimiz akıllarının ucundan dahi gecirir mi mümkün değil kan çıkar.. zaten kadını kurtaran da bir bu bir de ketumluğu ve yalan söylemekteki müthiş sogukkanlılığıdır. Aslında bunların hiçbiri üzerinde fazla düşünmemek lazım.. su dunyada ne kadar zamanımız var belli değil.. önemli olan gece yattıgında nefes aldıgın günün hakkını verdin mi sorusuna güzel bir cevap verebilmektir. Kadınının hakkında senden önce kac kişiyle yatmıs kac kişiyle aşk yasamıs oldugunu dusunmek yerine beraber mutlu bir gün gecrdk mi diye düşünmenin daha saglıklı oldugunu düşünüyorum.. umarım bu eleştrimle de fazla kadın ya da erkek düşman edinmemiş olmam temennisiyle de noktayı koyuyorum.
ha bu arada son bir ekleme bekaret zihindedir evet ve sex erkeğin oldugu kadar kadının da ihtiyacıdır. ama bunu kabullenmek her 2 cins için de zordur.
uzun zamandır yazmamıştın, birden senin deyiminle "karşı cinsin" senin yazılarını bekledigini gorunce, tum erkekler gibi biraz simarmissin, hemen kagidi kalemi eline almışsın, ne yazsam bu "karşı cins" bayılıyor tribine girdin heralde, ama cok çala kalem olmuş baştan savma anlatmışsın
Gerçekten 21. yüzyılda erkekler hala aralarında bunları mı konuşuyorlar, yazık...hadi Mevlana'nın ayrımcılığına göz yumduk, o bile yapmasaydı, ona hiç yakışmadı dedik ama sonra 13.yy.dı, o dönemin şartlarıyla değerlendirmek lazım dedik bağladık. 21.yy'a gelindiğinde artık bir mazeret üretmeyelim derim. Hele ki okumuş etmiş hem de yurt dışlarında okumuş Avrupa kültürü görmüş erkeklerimiz yapmasın bunu. Biz kadınlar tanıştığımız erkeğin geçmişine takılmayıp sadece uyumumuza, erkeğin kişiliğine takılırken, erkeklerin kadınların geçmişlerine olan bu takıntısı neden??? karşılaştırılma korkusu desem onun temeli özgüven eksikliği olabilir... e özgüven problemi yapacak bir durum da yok...valla çıkamadım ben bu işin içinden...Yazarımızın diğer bazı anlamlı yazılarınının yanında, bu yazıyı da yazarımıza yakıştıramadım.
Bu siteye tesadüfen ulaştım. Ne guzel fikirleri varmıs bu cocugun derken .... o da nesii .....
20 yasında asık olursun bi "herif" le(senin deyimin) cıkarsın.. 22'de ayrılırsın diger bir "lavuğa" rastlarsın gene asık olursun meger ask buymus dersin. sonra 25'te bir denyoya rastlarsın ben hic asık olmamısım ask buymus dersin. Askın yasla, yasanmışlıkla ilintisi coktur. daha once asık olmus yada 5 yada 15 herifle yatmıs bir hatun eger seni seciyorsa cok degerlisin demektir. Cunku yasanmıslık arttıkca secicilik de artar. Tüm o lavuklardan daha fazla bir şey vardır sende.. Ama hic asık olmamıs yada fiziksel bakire bir kız seni seciyorsa bunun cokda onemi yoktur.
Erkeklerin kulagına kupe olsun diye yazdım baska bi amacım yok..
Heh. Kadin ya da erkek, insan asik olunca kaptiriyor, ole once naapmis sonra naapar kalmiyor akilda ki. Kaliyorsa o iste bir cikar iliskisi var. 'Bu benle evlenir mi? (meali kafesler miyim) ya da 'Yatar mi benle?', 'anamla tanistirabilir miyim?' vs. Cikar iliskisi hep bunlar.
Ama ask da oyle sittin sene surmuyor maalesef (iyi ki mi yoksa?). Uyaniyorsun, yaninda bir yabanci sonra bir gun, lan benim aklimdaki prensese/prense nooldu? Kim bu?
O zaman dusun bakalim, degiyor mu tanimaya, sallayalim mi diye. Arada evlenmissen de gecmis ola.
Ama oyle de olmuyor artik, yas kemale erdi ya. Herkeste bi 'bunla evlenilir mi' bakisi, bir tartis. Ondan bu Ayse mi, Fatma mi, eh Ahmet mi Mehmet mi durumlari:)
Kusura bakma, haricten gazel okudum boyle. Guzel yazmissin da ilham geldi ondan.
Yorum Gönder