5 Ağustos 2009 Çarşamba

türkü

bugün çok araba kullandım, e haliyle çok müzik dinledim o sıra.
daha önce de bahsi geçmişti, artık arabadaki cd'lerden gına geldiğinden, hiç adetim değildir ama radyoya ağırlık veriyorum bu ara.
power fm ya da poptürk'çü falan da değiliz, istasyonlar arasında manuel gezinirken birkaç türkü kanalına denk geldim; ki çok severim türkü.
neden severim, öncelikle, ticari kaygı taşımadıklarından.

yani adamın biri yapımcının odasına girip şarkısını dinlettikten sonra, yapımcının "buna biraz da hüzün serpiştir" direktifiyle evine dönüp yeniden söz yazmamış bu türkülerde. öyle bir sahne canlandıramazsın kafanda. adam hakikaten yaşamış söylediklerini. en azından birilerinin başından geçmiş bu olay, gerçek yani, reality show gibi bir şey. adamın canına tak etmiş, sonunda almış eline sazı, bağlamayı, bunu yazmış.

sonra şu var: adam köylü, adam çiftçi, adam beş parasız, adamın okuma - yazması yok. hepsinin üstüne adam önünü göremiyor, kör. ama almış eline sazı, yazmış:

güzelliğin beş para etmez,
bendeki şu aşk olmasa.


demek ki, bunu anası başka coğrafyada doğursa, baudrillard yanında bok yemiş be usta.

Hiç yorum yok: