2 Temmuz 2009 Perşembe

mutlaka

yaşımız itibariyle (belki de çağımız) "unutmak" fiilinin illaki eski sevgiliyle ilişkilendirilmiş olması dikkatimi çekti. ilk çağrışım o taraftan geliyor unutmak kelimesi geçtiğinde. halbuki neden?
on - on beş sene evveline dönersek, daha çok anahtarı ya da ödevi yapmayı unuturken şimdiki zamanda en çok eski sevgiliyi unutuyoruz. başka şeyleri de hala unutmaya devam ediyoruz ama o daha çok anlam kazanıyor kelimede.
unutmanın kendi içinde hüzün barındıran bir algı yaratması da bu yüzden.
yoksa telefon faturamızı yatırmayı unuttuk diye en fazla üzülebiliriz, hüzünlenmeyiz.
bunun gibi sürü kelime var aslında, zihnimizde sözlüktekinden daha farklı anlamlar barındıran, her birimizin kendi hayat tarihine göre, kendi tecrübeleriyle şekillendirilmiş.

frederic beigbeder'in bir kitabını okuyorum bu sıralar. mesleği gereği (salt mesleki prensiplerinden değil gerçi) moskova ve st.petersburg'da loreal, chanel gibi firmalar için manken arıyor, tüm işi bu. tanıştığı rus kızlarla yatıp kalkıyor tabii bir yandan. tek gecelik bir ilişki yaşayıp unuttuğu bir kızdan bahsederken şöyle diyor: "sabah uyandığımızda çekip giderken telefonunu almadım. ve günümüzde telefonunu çıkartıp üzerindeki bir kaç tuşa basmamak elveda anlamına geliyor artık. sonsuza kadar."

Hiç yorum yok: