4 Ocak 2010 Pazartesi

hülya

yokluğumda, baskılarıma daha fazla dayanamayan ertuğrul özkök genel yayın yönetmenliğinden istifa etmiş. giderken de kürsüye çıkıp yaptığı konuşmasını "ohh what a life" diyerek bitirmiş, hayatını bu şekilde özetlemiş. büyüksün ertuğrul, bir şey demiyorum sana.

öte yandan memleketimde, hülya avşar oscarları dağıtılmış. ne düşünüyor acaba, şöyle bir diyalog mu hayal ediyor:
- dede, bu hülya avşar oscarları nerden çıkmış?
- sen o zamanları bilmiyorsun yavrum, iki binli yılların başında yaşamış çok önemli bir sanatçıymış hülya avşar. beni de bir kez çocukken babam götürmüştü bir programına, canlı izleme fırsatı bulmuştum. taa o zamanlar başlamış oscarlar dağıtılmaya, öldükten sonra da onun adına devam ettiriliyor bu gelenek.

bir de vatan gazetesinde reha muhtar'ın bir pazar yazısı var ki, of. daha evvel bu konudan bahsetmiştim (gazeteci). bakın aynısını gene yapmış. biliyorum, yine yapacak. ve siz, gene yiyeceksiniz. kadınlar şöyle, kadınlar böyle, kadın istedi mi, tutkulu kadından korkacaksın, vs... verdiği örneği de araştırın, gala - dali ilişkisini. en son 70 yaşındaki gala evine 25 yaşındaki herifleri çağırıp seks partileri düzenlerken, dali her şeyden haberli olarak başka bir evde oturur, o da homoseksüel ilişkiye girermiş. çok tutkuluymuş ilişkileri. sığırsın reha, sığır.

Hiç yorum yok: