sebebi uzun, anlatması uzun, bir sebepten 20-21 yaşlarımdaki ben ve demir sabancı, demir sabancı'nın ofisinde, aynı karedeyiz. yalnızız. üzerimde, ancak ofisine çıkarken asansörde kafama dank eden, beni utandıran, şort ve tişört var. o, takım elbise giymiş, ufak tefek bi herif. merhabalaştıktan sonra esas konuya girmeden evvel lafı biraz dolandırmanın, havadan sudan bahsetmenin faydasını her yerde görmüş olacak ki, bende de uyguluyor:
- nerde okuyosun?
- viyana'da. viyana üniversitesi'nde.
- hımm. memnun musun? sevdin mi viyana'yı? operaya gittin mi hiç?
- yok gitmedim. sevmem ben pek opera falan. bana çok anlamsız geliyo. (anlamsız? ne diyosun olm, adam geyik yapıyo işte anlamsız ne? operanın anlam ve derinliği üzerine tartışma mı açalım?)
- ingilizcen de iyidir senin o zaman. acquired taste diye bir deyim duydun mu hiç?
- ıııh yok, duymadım.
- bence opera da acquired taste sınıfına girer. yani kazanılan bir zevktir, ilk başta çok hoşuna gitmez belki ama tekrarladıkça, denedikçe, giderek hoşuna gitmeye başlar.
- hımm anladım.
adamdan bu deyimi öğrendikten sonra girdiğim her toefl sınavında, ingilizce yazılan her essay'da mutlaka lafı oraya getirip bir kez kullandım. çok faydasını gördüm. yazılan koca sayfada mücevher gibi parlar, hocanın mutlaka dikkatini çeker, ingilizce düzeyini bir - iki basamak yukarı çıkartırdı, hepinize tavsiye ederim.
3 yorum:
hahahahahahahaha
acquired taste "zorla sevmek" gibi geldi bana da.
salinger öldü. bu durumda sen de yarı ölü sayılırsın. gerçi o senden daha az ölü. sonuçta holden hala var. konuyla alakalı bişiler yazacaksın diye bekledik.geç kaldın. ki geç gelen adalet adalet diildir.
Yorum Gönder