akşam ortaköy'de yemek yerken bizimkine çok yakın yan masaya iki kadın gelip oturdu.
biz bu arada koyu bir muhabbet içerisindeyiz, işten girip genel çerçevede hayattan çıkıyoruz, sonunda haliyle ilişkilere bağlıyoruz ama yan masa o kadar yakınımızda ki istesen de istemesen de kulak misafiri oluyorsun, öyle bir oturma pozisyonumuz var. bir yandan şarap içiyoruz, muhteşem bir manzaramız var, yemekler de çok güzel fakat tüm bunlar yine de sağı solu gözlemlememize engel teşkil etmiyorlar.
mevzubahis hanım ablalar, ki bir tanesinin karnı burnundaydı, iskemlelerine oturdukları andan itibaren hiç duraksamadan, bir yandan garsona sipariş verirken bile hız kesmeden birbirlerine kocalarının dedikodularını yapmaya başladılar. işte benimki böyle, yok benimki daha kötü, vallahi bizimki rezalet falan, filmlerden de aşinayız ama asıl kafaya takılan şu ki her ikisi de bundan büyük keyif alıyorlardı, yemin ederim.
bir kere şunu açıklığa kavuşturalım, bu kadınlara mahsus bir vaka.
"bu" derken dedikoduyu kastetmiyorum, dedikoduyu sadece kadın karakterine iliştirmiyorum, erkekler de yapıyor, yaptılar, yapacaklar, ben de yapıyorum. fakat burdaki aksiyon (tüm olay oturma pozisyonunda geçse de aşağıdaki maddelerden rahatlıkla bir aksiyon yaratılabilir) dedikodudan şöyle ayrılır:
1- dedikoduda da psikolojik bir rahatlamadan söz edilir evet ama burda her iki taraf da masadan kalktıklarında oturdukları andakinden üç kat daha mutluydular, gülümseyerek yürüyorlardı ki bence bu hastalıklı bir durum.
2- dedikoduyu genellikle ikinci ya da üçüncü orbitaldaki arkadaşların hakkında yapar ve onların bazı hareketlerini kötülemekten içten içe zevk duyarsın. bizim sahnedekiler can yoldaşları, en yakın arkadaşları olması gereken adamlardan bahsediyorlardı. sen onları yerden yere vuruyorsan seni kim kötülesin, toplumda artık nerdeyse tek bir birey olarak anımsandığınızın farkında değil misin?
3- dedikodu karşındakini tartarak başlar, karşındakinden nasıl bir tepki alacağını bilemediğinden son söyleyeceğini gerçekten sona saklarsın. her an bir çizgi çekilip ordan daha ileriye gitmene izin verilmeyebilir ve sen biraz erken davranıp o çizgiyi çoktan geçmişsen, orda tek başına armut gibi kalırsın. burda öyle bir problem yok tabii, sonuçta olayın en yakın şahidi sensin, kimse senin önüne çizgi çekemez, en fazla sen çekersin, bunun rahatlığıyla koyver makarayı gitsin. adamcağızı sonuna kadar maymun et masada, bırak git.
biz bunu yapmıyoruz emin olabilirsiniz. biz bu konuda çok daha karakterli davranıyoruz. ne olursa olsun, hiç bir zaman kız arkadaşımızı başkasına bu kadar açmıyoruz. icabında sırtımızı yasladığımız duvarı açıp alenen millete afişe etmiyoruz.
1 yorum:
3. madde de ne guzel vermissin tarifini dedikodu yapmanin. :)
Yorum Gönder