cemal abi'nin sayısız evliliklerinden birinde karısına yazdığı mektup. belli ki bi haltlar yemiş:
zuhal'im, hayat!
hayatımsın. bunu bilmeni isterim. en önce bunu bilmeni. bir de şeyi bilmeni isterim: benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun. sana hiçbir zaman hainlik etmedim ben. edemem. kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. hâlâ başım dönüyor senlen, seviyorum seni. her geçen gün daha büyük bir aşkla. n'olur, akkavakkızı, anla beni. bu sevgimi hor görme. kendininkine uydur, yakıştır. bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz simdi. nicedir bu böyle. hep de böyle olacak. denize dökülene, ölene dek. bizim için tek koşul mutluluk olabilir. hiçbir şey bozamaz birliğimizi. "üçüz, gözüz biz." sen de öyle düşünmüyor musun? ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun. bunlar askın halleri, askın zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde. bunu böyle yorumlamak gerekir. bir de seviyorum seni. tek dalımsın. memo'yla birlikte, ama ondan da öncesin. bunu böylece bilesin. bilinmelidir bu.
kahvenin önünden otomobiller geçiyor. bir tane de at arabası. seni düşününce o atı da seviyorum. çay içiyorum. artık ıhlamur içeceğim. ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşçül şeydir ıhlamur. evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun. sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru. gece yatakta memo'yla hep seni konuştuk. susunca seni sustuk. uyuyunca seni uyuduk.
akşamları eve döneyim, kapıyı sen aç: gözlerin...
memo okuldan dönmüş olsun. kaçıncı sınıfta olsun?
duygulu bir adamım ben. bir film görmüştüm eskilerde; bir fransız filmi; adı: "jesuis un sentimental." o filmdeki adam gibi miyim nedir?
öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür.
yalnız seninle güçlüyüm. sen olmasan bir anlamım olamaz. sev beni.
yasayacağız.
her şeyimi sana borçluyum. sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. sen onardın beni. tuttun elimden kaldırdın. ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım.
aşk büyüdü, aşk!
sen hastanedeyken her gün yazacağım sana. seni nice sevdiğimi anlatacağım.
yüzüğünden öperim.
aynı karısına yazdığı bir şiirden:
kim istemez mutlu olmayı
ama mutsuzluğa da var mısın?
"sevda şiirleri" kitabını tavsiye ederim. adından çok daha orjinal şiirlerle dolu.
görmek ve duymak isterseniz (sesi, seslendirme sanatçılarına çok benzemiyor mu?), benim bulabildiğim tek görüntü budur.
adam programda bile sigara peşinde.
not: sırf teoman'ın gazıyla çölde çay'ı izledim, kötü film. çok uzun, çok sıkıcı. bir - iki diyalog haricinde izlemeye değmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder