emre aydın'ın yeni albümünü dinliyorum.
melankolinin cılkını çıkarmış, yavaş yavaş rock'dan uzaklaşıyor, ney güzel olmuş, favori şarkım 3, duymak istiyorum'a alışamadım, kulağımı tırmalıyor.
halka oynamış biraz, arabeske kaçıyor hafif. gözümün önüne orta anadolu şehirlerinin birinde çekyatın üzerinde discman'le bu albümü dinleyen liseli kızlar geliyor.
ilk röportajının ilk sorusunu tahmin edebiliyorum: emre, şarkılarında hep bir melankoli var, bunlar senin gerçek hayatını mı yansıtıyor, sana bu kadar acı çektirmiş kadın kim?
"kimse olmadı senin gibi", "hoşçakal", "tam dört yıl olmuş dün", "son defa"; bu ne emre gözünü seveyim, böyle albüm mü olur? diskografinde kaç kadın var, hepsinden mi kazık yedin?
adamı rakıya çağırma isteği uyanıyor ister istemez: toparla olm biraz kendini, olmaz böyle, bu ne hal...
dinleye dinleye üç noktalı cümleler kurmaya başladım yarım saatte.
tamam, hisli çocuksun, ama şiir yaz bırak o zaman, illa besteleyip albüm mü yapmak lazım?
gerçi 3 iyiymiş hakkaten. ney güzel, sonlara doğru giren gitarı da sevdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder