7 Ekim 2009 Çarşamba

mizah

fırat budacı'nın yaptığı şeye gözlem mizahı diyebiliriz. diğer bir çok komedyenden de aşina olduğumuz bir mizah çeşidi. cem yılmaz olsun, şahan gökbakar olsun, beyaz olsun, hepsi çok ekmeğini yediler bunun. herhangi bir konuyla ilgili herhangi bir detay yakalayıp, ya direk izleyicinin yüzüne çarpmak ya da üstüne biraz da türkleştirme mizahı ekleyip, bizde olsa böyle olurdu kafasıyla izleyiciye sunmak. bazen biraz da aksan yardımıyla. bu mizah anlayışına bir şey demiyorum, çok komik oluyor, ben de çok gülüyorum. hele cem yılmaz'a gülmemek için çok sıkıcı biri olmak lazım bence.

ama işte ama'sı var. fırat abi'mizi bir noktada diğerlerinden ayırıyorum. dallandırıp budaklandırmadan örnekleyerek anlatalım.
bir detay yakaladık diyelim. fırat abi'mizden kopya çekmemize izin varsa eğer: yazlıklarda sahil kenarındaki bakkalların kazıkçı olması. çok güzel bir detay. içinde hem gözlem mizahı, hem de çocukluğu anımsattığı için hafif duygusallaşma mevzusu var (yılmaz abi taktikleri hep bunlar). bunu cümleleştirmeden, sadece bu şekilde okumak bile gülümsetiyor. ve genellikle komedyenlerin kaldıkları nokta da burası. yakalanan detay, yeni öğrenilmiş kelimenin öğretmen zoruyla cümle içerisinde kullanılması gibi, saçmasapan bir cümle içine tıkıştırılıyor. yine de gülüyorsun gerçi, çünkü orda önemli olan o detay, cümle değil, herkes biliyor.

sayın budacı n'apıyor peki? o cümleyi alıp çok anlamlı başka birine bağlayarak kurdela yapıyor. böylece her cümleyi iki kez okumak zorunda kalıyorsun başlarda, sonra alışıyorsun gerçi. ilkinde gözlem mizahı cümlesini okuyup gülüyorsun, sonra bakıyorsun cümle devam ediyor, ediyor, ediyor ve çok iyi bir yere bağlanıyor. vaaay deyip başa dönüyorsun, bu sefer, anlamını tam çıkartmak için tekrar okuyorsun cümleyi. işte fırat abi'mizin diğerlerinden ayrıldığı ilk kırılma noktası bu (nasıl gözlem?). ikincisi de gözlemlerin çok çok fazla olması. o kadar fazla ki, çok cömertce kullanabiliyor. yani genelde komedyenin çok iyi üç - dört gözlemi olur, onları da en iyi zamana, en yüksek noktaya kadar taşıyıp orda patlatır. halbuki bizim budacı öyle değil, gerek olmayan cümle aralarına, en alakasız yerlere bile umursamadan yerleştiriyor.

alakasız not 1: chuck palahniuk'un son romanını türkçe'ye çevirmiş sonunda ayrıntı yayınları. "tekinsiz" adıyla. fakat d&r'larda yok maalesef, ayrıntı yayınlarıyla bozuşmuşlar, çalışmıyorlarmış artık. kitapçının birinden sipariş vermek lazım.

alakasız not 2: nick hornby'nin son kitabı da gelmiş, dün aldım. adından emin değilim ama "shakespeare para için yazdı" olabilir, ya da öyle bir şey, unuttum.

Hiç yorum yok: