28 Ekim 2009 Çarşamba

whatever works

bir tavsiye üzerine woody allen'ın "whatever works"ünü izliyorum şu anda klavyenin başındayken. internet sağolsun. yalnız altyazı yüklemeyi beceremediğim için bazı şeyleri kaçırabilirim. beraber izleyelim:

ilk sahne, başrol bu elemanda olsa gerek. hemen google'lıyoruz, evet larry david. ilk sahneden seyirciyle temasa girme, kameraya bakıp konuşma. radikal yönetmen, alışılmadık film başlangıcı kafası. yalnız arnold schwarzenegger'in de böyle bir filmi vardı kameraya konuştuğu, hatırlatırım. hımm adam düpedüz bizimle muhabbete girdi, ama çok kötü girdi. hayatınızdaki saçmalıklar, okuduğunuz gazete, televizyon, aldığınız borsa hisseleri, siz bu saçmalıklarla devam edin, ben geçtim onları muhabbeti. çok demode olmadı mı bu?

ikinci sahne, mutfakta karısıyla muhabbet sahnesi. filmi izlemeyenler için filmi anlatamayacağım.
woody allen'ın zihnimde bıraktığı sinemada doğallık algısının üstüne daha ilk sahnede seyirciyle konuşan başrolcü larry, şu anda karısıyla sabahın dördünde hiç olmayacak bir muhabbete giriyor mutfakta. e hiç doğal bir muhabbet değil bu woody? ooo karısı seneler önce aldatmış bunu. şimdi ilginçleşti.

91 dakikalık filmin daha 17. dakikasındayız ama filmin gidişatını doğru anladıysam eğer, devam etmeden önce araya girip bir şey söylemek istiyorum: bu, düzene başkaldırı, sistemi, politikayı ti'ye alarak eleştirme pozisyonundaki karakterler, devamlı "dahi" kıvamındaki deliyi oynamak zorunda değiller. benim bildiğim dahilerin büyük çoğunluğu (biyografilerini okuduğum kadarıyla) deli değildi. montaigne, nietzsche, beethoven, newton... bildiğim kadarıyla hiçbiri insanlarla komunikasyonlarında açıksözlülükle terbiyesizliğin sınırını şaşırmıyorlardı. insan hem dahi olup, hem de gündelik hayatını kimseye bunu fark ettirmeden idame ettirebilir. günümüzde, bütün sanat dallarındaki anlayış ise, 'dahiysen bunu bas bas bağıracaksın'. play'e basıyorum.

kızla beraber televizyon izleme sahnesi. kızın çoraplar çok iyi. bunlar en fazla yarım saate sevişirler.

bu başrolcünün filmin başından beri sinirli ve ters ihtiyarı oynaması can sıktı. bir yerlerde bunun kırılma noktası var mutlaka ama bence onu biraz daha geriye çekmeliydin woody.

kızla sevişirler dedim, evlendiler. evde kızın müzik dinleme sahnesinde başrolcünün gelip anında cd'yi değiştirmesi ve beethoven koyması. hımm, dahiler klasik müzik dinler.

hahahaha filmin ilk komik sahnesi, kızın annesinin larry'i gördüğü anda düşüp bayılması ve kalkıp sana uyuşturucu mu verdi demesi. kadın çok iyi oynuyor ayrıca, çok komik kadın.
ooo anne grupçu oldu.

genç elemanın kızla tanışırken söylediklerine katılıyorum. izlemeyenler için tekrar edelim: kadın onun pesimist dünya görüşünü bir erdem sayıp, onu bir dahi zannediyor. yani pesimist olduğu için. evet bunu sık sık yapıyorlar. evet bu çok prim yapıyor.
anne kesinlikle filmdeki en iyi karakter.

evet genç elemanın kızın aklını çeldiğini anlıyoruz, elinde herifin mendiliyle dolaşıyor ve kocasına, bazen de hayattan zevk almaya bakmalıyız diyor. oysa iki gün evvel feysbuk'a erkek arkadaşıyla fotoğrafını koyan kız kadar masum ve namusluydu? n'oldu?

viagra esprisi güzeldi. bu arada film birden u dönüşü yaptı. laryy'nin yaptığı hayat anlamsızdır muhabbeti boştur aslında, pesimistliğin alemi yok, hayat güzeldir'e yanaştı ve diğerini eleştirmeye başladı. şaşırttın beni woody. tebrik ederim.

heee şimdi anladııııım. yönetmenimiz iki farklı karakterden yaklaşıyor olaya. kız larry'den felsefe, bilim ve ateizmi öğrenip sonra genç elemanla tanışınca bunların boş işler olduğunu, hayatın yalın haliyle bile güzel olduğunu anlıyor. anası da hayatın yalın halini kullanırken birden sanat ve bohem hayatla tanışıp aniden o yönde sapıtıyor. sonuçta ortaya ne çıkıyor? herşeyin fazlası zarar. azı karar çoğu zarar.

larry de manita yaptı, kız da, babası da. bir tek anne kaldı. anne grupçuluğa devam mı? devammış.
derken film bitti. mutlu son.

bittikten sonra ilk paragraflarda yazdıklarımı tekrar okuyunca biraz antipatik buldum ama silmiyorum, izlerken öyle hissettirdi. tahmin ettiğimden daha iyi çıktı. ha komedi olarak iyi değildi gerçi, pek komik gelmedi bana. ama neymiş, herşeyin fazlası zararmış. two thumbs up!

2 yorum:

istanbullover dedi ki...

komik bulmadıysan ve sağımda solumda oturanlarda senin gibi düşündüyse.. film boyunca nefret edilen seyirci karakterini çizmiş olabilirim.. bir ara krize girdiğimi çok net hatırlıorum.. şen kahkahalarımdan filmin bir kaç karesini de yemiş olabilirim hatta..
filmi bana en cok sevdirten şeyse bana göre kara mizahın en güzel örneklerinden birini her iki intihar sahnesinde gerçekleştirmiş olmasıydı.. intihara bu kadar çok gülebileceğim aklıma gelmezdi..
ayrıca Larry David'i curb your enthusiasm dizisinden tanıyordum.. garip bir komikliği var adamın...bu role cuk diye oturmuş belki başkası oynasa bu kadar muhteşem olamazdı...
bi de kızın anne ve babasının yıllarca bir yalanı yasamıs olmaları da içler acısıydı.. insanlar nasıl da farkına varamıyor yıllarca ne olduklarının hayret..

gulfem dedi ki...

aynı filmi mi izledik ya?hayır, şimdi entellektüel görünmeye çalışmakla suçlanmak da istemiyorum.o yüzden kısaca yazayım, bence muhteşem bir filmdi.