geçen bir yerde eski sevgilinin kapıya dayanması ve bundan mutlu olmakla ilgili, içinde aynı anda hem mutluluk hem hüzün barındıran, olayı öyle bir ifade eden ki çok iyi bir filmden alıntılanmış gibi zihinde resmedilebilen hafif romantik bir yazı okudum. romantiği burda sözlük anlamıyla kullanıyorum (davranışlarında duygu ve coşkunun aşırı etkisi bulunan). yazıda eski sevgilinin kapıya dayanma şekilleri, sebepleri, alternatifleri, farklı yer ve zaman ortamlarında tek tek anlatılıyor ve bunların karşılığında yazar o an düşündüklerinden bahsediyordu. dediğim gibi biraz romantik olarak.
şimdi ben de (altını çizerek söylüyorum, sözlük anlamıyla) romantik bir adam olabilirim biraz. yani hahahaha diyenler kadar evet abi öylesin diye destekleyenler de çıkacaktır. e bende de o hikayelerden çok var. kelime anlamıyla, fiziksel olarak kapıma dayanan eski sevgilim vardır, üçten fazladır şimdi düşününce. peki bizde niye o melodramlar yaşanmadı? kızaran gözler, tepegöz kamerasıyla çekimler, alttan müzik, duvara dayanmadan ayakta duramamalar. her tarafı dramatik pezevengin.
düşündüm, bir kere ben evde tek başımayken kocaman kadehlerde kırmızı şarap içmiyorum müzik dinlerken, ondan olabilir. hadi kırk yılda bir öyle bir ortam denk geldi diyelim, üstüm başım çok çirkin olur. çorap, boxer, üstümde rengi solmuş alakasız tişört. öyle kapıyı açtım mı olayın festival filmi estetiği bitti zaten.
daha önemlisi; kapıyı açtım, üzerimde normal bir şeyler ve elimde şarap kadehi var diyelim, içerden de phil collins duyuluyor. (hiç işim olmaz ama adamın son albümünün adı bile "love songs". hem ingiliz en azından.) kapıyı açtığımda öyle hisler belirmiyor ki bende. zihnimden öyle ağdalı ağdalı düşünceler geçmiyor. eski sevgiliyle ayrılmamızın üzerinden ne kadar geçtiğine bağlı olarak belki en başta oh ne güzel köpek etmişim temalı bir sevinç, sonrasında sinir harbi. o kadar. çok hümanist yaklaşamıyorum yani olaya. en nihayetinde sevgilindi, en azından karşında ağlarken nasıl üzülmezsin denebilir ama bende öyle olmuyor. o kadar çabuk ikna olacaksan, böyle hemen üzüleceksen niye ayrılıyorsun ki demezler mi adama? derler. bir kere yelken toplanıldı mı, demir alındı mı limandan, bir daha dönmemenin en doğrusu olduğunu cümle alem bilir bilmesine gerçi ama önemli olan uygulayabilmek tabii. bir de şu var: artık o kadını tanımıyoruz. o bir, intikam almak için tanımadığı biriyle yatan kadına dönüşmüş olabilir.
döndüm, dolaştırdım festival filmi sahnesinden gene nereye getirdim olayı bak. başkasıyla sevişti mi sevişmedi mi? işte bendeki kapasite bu, onu söylüyorum. ya da o pezevenk yalan söylüyor, öyle bir sahne yok.
olayı neden buraya getirdim? çünkü itiraf edilmesi gereken bir şey daha var. kapıyı açıp eski sevgiliyi gördün mü ister istemez son bir kere daha sevişecek miyiz de geçiyor tabii aklından. o yüzden otomatikman konu yine buraya bağlanıyor.
eğer gerçekten öyle bir sahne varsa, olabiliyorsa, bir dahaki sefere çok dikkat edeceğim, bakalım aklımdan neler geçiyor. özellikle kasacağım kendimi bir fransız filmi için.
5 yorum:
: )
çok keyifliydi bu yazı.
`kapiya eski sevgili dayandiginda iceride baskasi varsa` isimli baska bi yazi daha yaz
kapıya current sevgili dayandıgında iceride baskası varsa isimli bi yazı da yaz sonra.
"ellerime sağlık, az bile" isimli yazı yaz bence :)
dün Serdar söyledi yazıları çok güzel oku diye, baya güzelmiş, yalnız ben ekradan okumayı sevmiyorum, varsa kağıt üstünde onları alıyım:)
bu arada yorumlar da birbirinden şahane:)
Yorum Gönder