29 Aralık 2010 Çarşamba

sen

elindeki ayakkabı kutusunu göstererek "bunu da götürücen mi" dedi.
daha rahat, stressiz ve hiç kayıpsız taşınabilmek için olayı parçalara bölüp, sabit mobilyaları en sona bıraktığımdan, şimdilik sadece ıvır zıvırları taşımak için yardıma gelmişti şirkette çalışan sabahattin abi. dört - beş kişi ile beraber.
sabahattin abi'nin şirkette 'düz işçi' pozisyonunda çalışmasına, onu geçtim, aslında şimdiye kadar çok muhabbetimiz olmadığından birbirimize yabancı olmamıza rağmen bana 'sen' diye hitap etmesi ne saygısızlıktan ne de samimiyetten kaynaklanıyordu. muhtemelen şimdiye kadar kimseye 'siz' dememiş, hiçbir cümlesini 'misiniz' diye bitirmemişti. gerek duymamış, hiç kullanmamıştı. amacı o olmasa da bana samimi geldi.

bir süre sonra burdan aldığım elektriği geri vermem, çalışanlarına çok iyi davranan patron portresi çizmem gerektiğine karar verdim. dolapta börek vardı. çayla beraber hazırladım, hiç adetim olmamasına rağmen ikinci tekil şahıs üzerinden konuşup "gel gel, börek güzel, çay da yaptım" dedim. sabahattin abi ve diğerleri geldiler, beraberce yedik. "çay içcen mi" deyip cevap beklemeden çaylarını tazeledim. ortamda çok dostane bir hava vardı. çalışanlarımla 'arkadaş gibi'ydim. muhtemelen akşam karılarına - bizim patron çok kral adam ya, bugün beraber börek yedik, çay içtik, diyeceklerdi.

eşyaları aşağıdaki kamyonete doldurduktan sonra artık iyice havaya girmiştim. öne doğru atılıp, 'kay sen kay, sığarız' dedim. önce bir şey demediler, beş kişi ön koltuğa sığamayınca sabahattin abi 'sen arabaylan gel' dedi. dostluğumuz pekişmiş, birbirimize art arda "sen" der olmuştuk. tamam dedim, şöföre de 'yavaş git ha, eşyalar dağılmasın' diye dostça tembihlemeyi unutmadım. arkadan arabayla takip ettim.

1 yorum:

Dreamer dedi ki...

Şu Bilgi Üniversitesi U Porn olayına bir yorum bekliyorum heyecanla senden