yaklaşık son üç - dört yıldır okuduğum kitapların ilk sayfalarına isim, tarih ve yer yazıp imzalıyorum. aslında bunu şu hayalin motivasyonuyla yapıyorum:
yazdan kalma bir bahar günü üç katlı evindeki büyükannesini ziyaret eden sevimli torun, bahçede büyükannenin yaptığı limonatayı içip, saçlarının örülmesi için önünde otururken laf bana gelir, 10 yaşındaki sevimli kız, dedesi hakkında sorular sormaya başlar. büyükanne dedeyi anlatırken gülümsemekte, küçük kız da yere değmeyen bacaklarını bir ileri bir geri sallamaktadır.
- gerçekten mi? dedemin okuduğu bütün kitaplar tavanarasında mı yani şimdi? (çizgi filmlerdeki heidi sesi. moviemax'lerdeki küçük kız sesi de olur.)
- evet bi tanem. (sigaradan çatallaşmış yaşlı kadın sesi. gene moviemax.)
- ama sen kimsenin oraya çıkmasına izin vermezsin ki?
- deden istemezdi çünkü yavrum. eşyalarının karıştırılmasından hoşlanmazdı. ama senin gibi bir hanımefendiye karşı gelebileceğini sanmıyorum. (arkadan uzanıp yanağa bir öpücük.) sen istersen girip bakabilirsin.
bir sonraki sahnede küçük kız yavaşça daha evvel hiç açılmamış tavanarası kapısını aralayıp karanlık ve tozlu odaya girer. oda yüzlerce kitap, dergi ve cd ile doludur. ufak pencereden giren günışığı tozu daha da belli etmektedir. şaşkınlıktan etrafına bakınan kız boyundan daha yüksekteki raftan uzanıp rastgele bir kitap çeker. bu sırada büyükanne kapının eşiğine dayanmış, gülümseyerek kızı izlemektedir. kız kitabın üzerindeki tozu önce üfleyerek sonra da eliyle siler. kamera kitaba ve kızın küçük ellerine fokuslanır: albert camus - yabancı. içini açar: ozan sezen - ocak 2007 - cihangir. sonra dedesinin raftaki bir fotoğrafını görür, bu mu yazmış bunu, diye geçirir içinden. okurken beğendiğin bir cümleden sonra kapağı çevirip yazarın fotoğrafına bakılır ya, onun gibi. gülümseyerek büyükannesine bakar. büyükannenin elindeki tabakta çörekler vardır.
bundan sonra olaylar hızlı ileri sarılır. küçük kızın zamanının çoğunu bu odada geçirmeye başladığını anlarız. dedesinin bütün kitaplarına bakmış, temizlemiş, kronolojik olarak sıraya dizmiş ve çoğunu okumuştur. ergenlik döneminde bile kızın yalnız kalmak istediğinde hep bu odaya geldiğini, dedesine mektuplar yazdığını görürüz. ileri sarma sona erdiğinde ufaklık büyümüş, genç ve güzel bir kadına dönüşmüştür. ama artık hayatında dedesinin önemli bir yeri vardır. en zor zamanlarında o odaya koşmuş, huzuru dedesinin kitaplarında bulmuş, dedesiyle arasında (tabiri caizse) "doğa üstü" bir iletişim kurmuştur.
genç kadın bir delikanlıdan evlenme teklifi aldığında şok olur ve düşünmek için her zamanki gibi dedesinin tavanarasına gider, kitapları karıştırmaya başlar. yine zor bir karar verme aşamasındadır ve yine dedesinden yardım ister. işte tam bu noktada ben ortaya çıkarım birden. bir ışık hüzmesinin içinden yürüyerek gelirim. üzerimde boğazlı kazağım, dirsekleri deri ceketim ve kırlaşmış sakalımla. gerçek miyim hayal mi belli değildir. belki de torunum uyuyakalmış ve rüya görmektedir. torunumun gözleri fal taşı gibi açılmıştır:
- dede, bu sen misin?
- evet hayatım. benden yardım istedin, ben de geldim. (sanki son 15 senedir yardım istemiyormuş gibi.)
- inanamıyorum. gerçekten inanamıyorum. o kadar uzun zamandır seninle konuşmak istiyordum ki. nerden başlasam bilemiyorum.
ve ben sonraki beş dakika boyunca bilgece laflar eder, konuyla alakasız gibi duran bir hikaye anlatır, torunumun kafasındaki soru işaretlerini bir bir silerim. arkamı dönüp ışık hüzmesinde kaybolduğumda torunum artık beni daha da çok sevmekte ve heyecandan yerinde duramamaktadır. koşarak aşağıya iner, artık sandalyesinden çok fazla uzaklaşamayan büyükannesinin yanına gidip olayı anlatır, büyükannesi okuduğu kitaptan kafasını kaldırmadan sadece gülümser. sanki bu onun başına her akşam geliyormuş gibidir, an az miyagisan kadar soğukkanlıdır.
bu yüzden bitirdiğim kitapları kaldırmadan evvel isim - tarih ve yer yazıyorum. her yazdığımda da emeklilik fonuma bir miktar daha para yatırmış gibi rahatlıyorum. evet.
3 yorum:
büyükanne (büyükanne cok amerikan değil mi ? ( mi ler ayrı :) ) biraz uzun ömürlü sanırım ya da sen zamansız ayrılıyorsun aramızdan ;)
miyagi san ayrı yazılır ama başlığı anlamadım sıla ? torununun mu karının mı adı ? bir de gözümden yaş geldi gülmekten. evet.
ben universiteden beri yaziyorum ve yazmaya baslama sebebim dedemin kitaplariydi. dogru yoldasin yani :)
Yorum Gönder