kültürlüyüm, akşamları televizyonu açarsam sadece açık oturumları ya da history channel, national geographic'i izliyorum. biraz evvel ntv'de rtük'le ilgili bir programa denk geldim, rtük başkanı bir profesörün karşısına galatasaray üniversitesi'nden iki profesör getirmişler, televizyondaki sansürü tartışıyorlar.
ilk algı şu; rtük başkanı badem bıyıklı ve kötü bir takım elbise giymiş, karşısında oturan ellili yaşlardaki hatunlardan birinin kolunda dövme var, diğeri yirmi beş yaşındaki asmalımescit kızı gibi rengarenk giyinmiş. hemen kadınların yanında yerimi alıyorum. ben de filmlerde sigaraların buğulanmasına, güzel sahnelerin kesilmesine sinirleniyorum.
ama kadınlar çok iticiler, antipatikler, anlamsızca bir "sanatçı" misyonuyla konuşuyor, beyefendice cevap veren adama terbiyesizce davranıyorlar. bir kere dövmesiz olanı eğer oturduğu apartmanda yönetici değilse ben de bir şey bilmiyorum.
mesela kadın karşısındaki profesörü, bayan denmez kadın denir diyerek düzeltti. adam, bana da bir not verirsiniz artık hocam deyince, yok yani türkçe'nin doğru, bilimsel olarak kullanılması açısından, dedi. bayan yanlış, kadın doğru değil ki, bilimsel hiç değil, sözlüğe bakarsan eş anlamlı kelimeler bunlar. yani kadınlar biraz çiğ, biraz saygısız, biraz ıımmmmm çaçaroz.
neyse, konu tabii ister istemez özgürlüğe, özgürlük tanımına, devlet ve toplum ilişkisine geldi. bu noktada programa telefonla bağlansam, hülya avşar özgüveniyle şöyle derdim:
ya hocam, afedersiniz ebenizin şeyi gibi ezberlemişsiniz bi özgürlüğü, özgürlük de özgürlük. herkese, her şeye özgürlük verelim di mi?
ben bu çaçarozların yanında saygı duydum adama. bir yerde atladılar, türk aile yapısına uygun değil ne demek, türk aile yapısı nasıldır, bunun bir tarifi var mıdır dediler. adam, türk ailesi onlarca etnik gruptan, bir çok çeşitten oluşur; bunların ortalamasının nasıl olduğunu, hatta türk'ü çıkartın, tüm dünyada aile yapısının nasıl olması gerektiğini tartışır, fakat bir doğru bulamayız, dedi.
aslında ben sanırım bu sanatçı ve akademisyen tayfasının şımarıkça, devamlı, bir şeyler (genellikle her alanda özgürlük) istemelerine sinir oluyorum. bende, daha olan biteni, hayatı anlayamamış izlenimi bırakıyor, olmazını anlamadan tutturan çocuk imajı yaratıyorlar. o hep tekrarlanan klişe doğru , teoride iyi, pratikte gerçeklerden bihaberler sanki. dünyada bir örneği de yok ki, tamamen özgür bir ülke, ordan feyz alarak çürütelim. gerçi o zaman başıma gelecekleri de biliyorum, ben derim, al işte antik yunan'da en yalın haliyle demokrasi, özgürlük vardı, n'oldu bak hepsi ibne oldular; o gelir peki sizce homoseksüellik kötü, yanlış bir şey mi der, saç baş yoldurur. en iyisi bulaşmamak böyle, kenardan kenardan.
2 yorum:
Yorum yorum diye kasinmissin ama Ozan! Bir kere "kulturluyum" diye yaziya baslamak nedir:) guldurdun beni aksam aksam:)
Sayin pek kulturlu Ozan bey, kadinlarin yaptigini savunmamakla beraber alisik olmadigimiz seylere biraz daha toleransli yaklasabilsek cok daha mutlu bir toplum olurduk diye dusunuyorum.
Sosyal kavramlar genel olarak tanimlanmasi oldukca zor ve de tartismaya acik oluyor. Mesela kulturu nasil tanimlarsin? Kulturlu derken veya kultursuzden kasit ne hani? Birisi homoseksuellere karsi daha anlayisli yaklasiyorsa senden daha kulturlu olur mu mesela? Nitekim onlarin yasam bicimi de kendi basina bir kultur sonucta, degil mi?
Nacizane gorusum:)
Bu arada mutlu yillar! ve de iyi haftasonlari:)
çaçaroz değil çaçaron
Yorum Gönder