15 Aralık 2009 Salı

yazış

aşağı yukarı her öğlen aynı lokantada yemek yediğimden, gelenlerle aşinayız. en azından karşılıklı gülümseme hukukumuz var. öğlen yemeklerinde yazılı olmayan kurallara göre herkes sorgusuz sualsiz birbirinin masasına oturabilir, ayıplanmaz, yadırganmaz. dün tek başıma yiyorum, karşıma bir adam oturdu, evvelden görmüşlüğüm var, kuvvetle muhtemel bankacı, garanti'den olabilir.

bizim lokantanın garsonları mimar sinan üniversitesinde öğrenci kızlar, işletmecinin çok başarılı bir buluşu. hiç biri pek bir şeye benzemiyor ama yine de işte... rasta saç, düşük bel pantolon derken, çevrenin ilgisini çekiyorlar. ben daha sipariş verirken anladım karşımdakinin garsona sataşacağını. çorba isterken gözlerinin içine uzun uzun bakmalar, garip bir gülümseme. neyse çaktırmadan yiyorum ben, merakla da bekliyorum. kız getirdi bunun salatayla çorbayı, salatayı yana itip, çorbayı yerleştirmeye çalışırken kaybedilen zaman, bana da bankacıya da çok uzun geldi, ve bankacı hamleyi yaptı: "yılbaşında n'apıyorsun(uz)?" cümle o kadar korkakça, o kadar güvensizce çıktı ki ağzından, sonuç o anda belliydi zaten. "uz"u parantez içinde yazdım çünkü söylenip söylenmediği belli olmadı. yani her ikisi de iddia edilebilir. ama çok başarısız bir girişimdi, kafamı önümdeki çorbaya gömdüm. gömmeden önce kıza en son baktığımda, suratı fena halde düşmüştü. bankacı, çok rahat tavırlar içindeymiş gibi oynarken, gerim gerim gerildiği her yerinden belliydi. çatalla oynuyor, ceketini düzeltiyor, alakasız yerlere sanki çok önemli bir şey görmüş gibi bakıyordu. tüm bunlar iki saniye içinde oldu ama bana çok uzun geldi. kız tam da beklediğim bir tonda "ailemle geçireceğim" dedi. o kadar. iki kelime. çapkın devam etti: "bir yere çıkmıcaksın yani?" ikinci cümleden samimiyeti yakaladı. çıkmıcaksı"n". ulan sığır, bir kere karşında ben varım her şeyden önce, hemen sağ ve solumuzdaki masalarda insanlar var, burda, bu şekilde, şu anda olur mu? kız cevap vermedi, çorbayı koyup gitti. beni bir gülümseme aldı, tutamıyorum, başımı iyice eğdim çorbanın üstüne, sipastik gibi yiyorum ama çorba bitti. kafamı kaldırmamam lazım. boş boş kaşıklamaya devam ettim. kafamı kaldırmadan cebimden para çıkartıp koydum masanın üstüne, kalkıp gittim. sonrasında da zorlamıştır muhtemelen.

hayat bu işte - manga.

2 yorum:

gulfem dedi ki...

yazık çocuğa ya...

Kristal Küre dedi ki...

hahaa süpermiş. an be an kafamda canlandı o durum. yılın en basarısız girisimcisi ödülünü alsın bankasından :)