5 Aralık 2009 Cumartesi

satıcı

evvel zaman içinde kitapçının birinde dolanırken satıcı diye bir kitap bulduydum. baktım yazarı joseph o'connor. sinead o'connor'ı çağrıştırdı ki, severim. (satın aldığım üçüncü ya da dördüncü albümdür - nothing compares to you. ilki michael jackson - bad, ikincisi sezen aksu - gülümse, üçüncüsü sertab erener - albümün adını unuttum. sonra sinead o'connor. arada bir de vaya con dios'un neh nah neh'sini almıştım ama onu anneme aldım sayıyorum.), arkasını okudum, beğenince aldım geldim. o zamanlar google yok, yahoo mahoo bi baktım, joseph hakkaten sinead'ın kardeşiymiş. ama bunu kitabın kapağına, içine, dışına, hiç bir yerine yazdırmamış bizim joseph. helal olsun dedim, okumaya başladım.

şimdi buldum geldim, kitap 365 sayfa ve ben bir gece ile ertesi gün okuyarak bitirdiğimi hatırlıyorum. sinead'ın irlandalı olduğunu biliyordum zaten, dolayısıyla hikayenin irlanda'da (dublin'de) geçişine pek şaşırmadım. ama şuna çok şaşırmıştım;

hikaye bir babanın intikamı üzerine. karısından ayrı yaşayan billy, kendisiyle beraber oturan kızının öldürülmesinden sonra araştırıp katili buluyor ve intikamını planlamaya başlıyor. uzun planlardan sonra kaçırmayı başarıp eve getiriyor, arka bahçesine kilitliyor. buraya kadar her şey normal. güzel bir polisiye - gerilim kıvamında. fakat burdan sonra olay enteresanlaşmaya başlıyor.
billy en başlarda elemana işkence etmeyi planlıyor, öldürmeden evvel biraz eziyet edeyim diyor, aç-susuz bırakıyor falan filan. sonrasında giderek öldürme fikrinden uzaklaşıyor. aralarında ufak ufak bir ilişki oluşmaya başlıyor. ilişki derken homoseksüelliği kastetmiyorum, sosyal bir ilişki başlıyor. ve sonunda o kadar saçmasapan bir hal alıyor ki, beraberce aynı evde yaşamaya başlıyorlar. yani katil billy'nin yanına taşınmış gibi bir şey çıkıyor ortaya. elemanın karakteri o kadar güçlü ki, billy'i öldürme fikrinden vazgeçirtip beraber yaşamaya ve hatta kendine hizmet ettirmeye ikna ediyor ("the man grows on you" durumu - scent of a woman'ın başları - al pacino'nun kızı, işi kabul etmeye ikna etmek için charlie'ye söylüyor).

şimdi bakınca olmaz diyorsunuz ama joseph tüm bunların olabileceğine güzelce ikna ediyor insanı. roman birinci tekil şahıstan anlatıldığından billy'nin kafasındaki değişimi yavaş yavaş izlemek çok keyifli. (keyifli ne be homoseksüel gibi. sözlüğe baktım keyifli yerine kullanabileceğim kelimeler: dörtköşe, neşeli, şatır? yavaş yavaş izlemek çok neşeli? tdk'ya bile güvenmemek lazım bu devirde.) bazen durup kendisine bakıyor, kızının katiline eliyle çay götürdüğünü görüyor, duraksıyor ve fakat devam ediyor. tabii billy'nin de kafa pek normal değil, fark ediyorsunuz. halbuki quinn'inki (katil) çok rahat, buna da çok şaşırıyorsunuz.

yani kitap garip. awkward çok iyi kelime aslında. tuhaf denebilir. tavsiye ederim. listedeki kitapları bitirebilirsem ben de tekrar okumayı planlıyorum.

1 yorum:

istanbullover dedi ki...

hafiften 'Mustafa hakkında herşeyi' anımsatıyor.