6 Haziran 2011 Pazartesi

black swan

black swan'ı dün gece, janrının gerilim olduğunu bilmeden izlemeye başladım, bitirdim, çok beğendim.
ama bittikten sonra filmden ziyade kızın hastalığı ile ilgili konuştuk.
ki aynısını shutter island sonrasında da yapmıştık.

dolayısıyla iddialı geliyorum: bence, insanın bu hayatta başına gelebilecek en kötü şey, annesini-babasını-çocuğunu değil, akli dengesini kaybetmesidir. şizofreni dediğin şeye ufaktan da olsa bir bulaşsan, o işin sonu çorap söküğü gibi gelir. yani gelmez, diye tahmin ediyorum.

oturup düşünürsen; ömrü hayatında hiçbir zaman, hiçbir koşulda güvenilirliğinden, doğruluğundan şüphe etmeyeceğin yegane şeyler gördüklerin, duydukların ve ellediklerindir. ama günün birinde bunların gerçek olmadığını, hayal ettiğini fark edersen?
muhtemelen sonrasında başlayacağın kendini sorgulama, nelerin gerçek nelerin hayal olduğunu ayırt etme çaban hiç sonuçlanmayacak ve her şeyi birbirine daha da karıştırmana sebep olacaktır. çünkü bunun bir limiti yok. her gerçek hayal olabilir. sonsuzu anlamaya çalışmak gibi. of çok kötü.

Hiç yorum yok: