29 Mart 2013 Cuma

ego süzgeci


başarılı adamların başarılı olduktan "sonra" anlattıkları başarı hikayeleri, çoğunlukla gerçekle örtüşmez. bu, anlatıcının yalancı olduğunu da göstermez. başarılı anlatıcı, anlattıklarını bir ego eleğinden geçirdikten sonra, sadece eleğin altında kalanları bize sunmaktadır. ego, 3. kişiye anlatılan çoğu hikayedeki gibi burada da süzgeç vazifesi görmektedir.

benim 32 yıllık kendi hayat hikayemde önce maslow'la freud'la, sonra da fight club'la revolver'la moda olan, popülarite kazanan bu ego, insanın kendi kendisini yönetmesidir (cumhuriyet). yani, kendi kendine yalan söylemesidir de diyebiliriz. 
başardıkça büyüyen elek, giderek büyüdüğünden, üstte kalan tortu miktarı da artacaktır. tortu arttıkça da hikayenin gerçekle bağıntısı ters orantıyla (obeb-okek) azalacaktır. ne kadar başarılı adam - o kadar yanlış hikaye. (yalan hikaye demiyorum, altını çizerim).

6 Mart 2013 Çarşamba

müslüm gürses

gücenmek, alınmak tatlı gelir bazen.

keyif verir. insan sırf sıkıldığından, sırf sahne yaratmak için gücenir ve sonra bunu uzatır da uzatır. o kadar uzatır ki, bir süre sonra gerçekten nefret etmeye başlar. halbuki niye gücendiğini dahi unutmuştur.

vermeyesice

hep düstur edinilen, her kitapta mevzusu geçen, her büyükten nasihat olarak teslim alınan, sosyoluğundan psikoloğuna herkesin önerdiği "insan sevgisi"nin sınırı nereye kadar? nankörlüğe kadar. verdiğinin karşılığını alamayana kadar. sen iyilik yap, nankörlük etsin, ikincisinde gene iyilik et, nankörlüğe devam etsin; hadi belki üçüncüsünde de, ama sonra o en büyük erdemin dahi sona erer, verecek şeyin kalmaz, sabrın da biter sevgin de. yani biz ücret karşılığı çalışan işçileriz. verdiğimizin, emeğimizin karşılığını hemen isteriz. hemen verilmezse veresiyeye yazmayız. büyük keşif sayılmaz gerçi, ama hatırlamak, hatırlatmak lazım.