11 Aralık 2013 Çarşamba

n.b.c.

nuri bilge ceylan ile tanıştım, hatta evinde oturup çay içtik.

1- masasının üzerinde her yerde görebileceğiniz bir apple bilgisayar var. filmlerinin montajını tek başına bununla yapıyormuş. "bir zamanlar anadolu'da" yı da burada yapmış. şu anda ürgüp'de çektiği filmi de 6 ay boyunca burada montajlamış, şimdi ses için almanya'ya göndermiş. "artık hep böyle, hollywood bile böyle yapıyor" diyor.
2- evin bir bölümünde büyük bir kütüphane var.
3- evdeki bilgisayar ve televizyon dışındaki en yeni eşya 1980 yapımı olabilir. koltuk, gardırop, lamba, duvar kağıdı, elektrik prizleri, her şey bit pazarından çıkma.
4- çok sakin ve sessiz konuşuyor. hatta filmlerindeki o garip sessizliklerden bile yaşadık diyebilirim ama o bundan hiç rahatsız olmuyormuş gibi gözüküyordu.
5- çay demledi, kötü bir tepside, standart çay bardaklarıyla getirdi. adam hiçbir şeye özenmiyor gibi.
6- evi cihangir'de. entellerden ve her yere açılan cafe'lerden şikayetçi. "entellerden kurtulamıyoruz bir türlü" diyor.

samimi adam, güzel adam, sevdim ben. çayla geçiştirmek olmaz şimdi rakı için kovalıyorum.

5 Kasım 2013 Salı

bilgi

iddia edilenin aksine, internet çağında bilgiye erişimin kolaylığı, bilginin değerini eksiltmiyor. çünkü çoğu zaman o kolay ulaşılan "bilgi" değil zaten. bilgiyi üretmek zor, kolay olan sadece iletişim. ikisini birbirine karıştırmamak lazım.

fakat şu var tabii, değerli bilgiye de bir kez ulaşıldı mı, onun da iletişimi çok kolay. işte o noktada artık analiz devreye giriyor. önemli olan bilgiye ulaşmak değil, onu analiz edebilmek artık. doğru yorumlayabilen kazanıyor. bizlerse bön bön bakıyoruz bilgiye.

23 Ekim 2013 Çarşamba

alper canıgüz

"senin iraden güçlü değil hayatım. sadece tutkuların zayıf."

epigraf

çoğu zaman okuyucuya bir şey ifade etmez.
yazar, hayalindeki etkiyi okuyucu üzerinde yaratamaz.
çünkü okuyucu, her şeyden evvel, daha "konuyu" bilmiyordur.

22 Ekim 2013 Salı

derviş

tarihimizde "dervişlik" var.
bir lokma - bir hırka gezen adam. maddiyatı önemsemeyen, bilge adam. bizim tarihimizde ucu tasavvufa dokunuyor.
aynısından uzakdoğu'da da var. çin ağırlıklı ama hindistan'dan da bahsedebiliriz. budist rahipler tapınaklarda yıllarca "çile çekmeyi" değil, dolaşmayı, yollara düşmeyi öğütlüyorlar.

çünkü olgunluğa, sabıra, bilgiye, ego kaybına yol açıyor dünyayı görmek. kafandaki duvarları yıkıyor, önyargıları kaybettiriyor, kafanda kurduğun karmaşık ağlara ve sebep-sonuç ilişkilerine kısayollar yaratıyor, insanı basitleştiriyor ve bunu kötü anlamda söylemiyorum.

hiç gitmediğin bir yeri düşünelim. oraya gitmeden önce zihninde yarattığın görüntüyle döndükten sonraki görüntülerin birbiriyle uyuşması imkansızdır. orası "hayal ettiğin gibi" iyi-kötü-zor-kolay-eğlenceli-sıkıcı-güzel-çirkin değildir. hayalinden mutlaka farklıdır. hayatta hiç deneyimlenmeden hayal edilen her şeyde olduğu gibi, burda da hayalin tecrübenle örtüşmeyecektir.

çünkü hayal, şimdiye kadar deneyimlediklerinin bir koalisyonudur. oysa insanın bilgisizliği ve ölene kadar öğrenme gereksinimi, "doğru" bir hayal için eldeki verilerin yetersizliğini apaçık ortaya koyar.
gitmeden evvelki hayalinin gördüklerinle uyuşmaması ne anlama gelir? hayalinin yanlış olduğu anlamına gelir. peki ne anlamda yanlış? hayalin, gitmeden evvel, hedefine çoğunlukla "gizem" yükler. orası dumanlıdır, net değildir, birkaç başlıktan ibarettir. belki farkında olmadan biraz da korku eklenir. halbuki vardığında her şey ayna gibi karşındadır, duman dağılır, görürsün.

gördüğün şey aynıdır. aynı insan, aynı ağaç, aynı hava. eğer unufak detaylara takılmazsan, bu "aynı"lık karşısında şaşırmadığını ve hatta biraz da gevşeyip rahatladığını fark edersin. ısınırsın. korkunu kaybedersin. 

bunu tekrar tekrar yaptığında olgunlaşır ve hayatı kendin için basitleştirirsin. ne de olsa, baktığın pencereye bağlı olarak, hayat bazen de basittir.

2 Ağustos 2013 Cuma

soru

eğer dolly gerçekse, insanlar kendi istedikleri bir zamanda, kendi istedikleri bir laboratuvarda keyiflerine göre bir yumurtayı dölleyip ana rahmine yerleştirdilerse; ve bundan sağlıklı bir bebek dünyaya geldiyse, ruh/bilinç/zihin/öz/x/y var mıdır, varsa nerededir?

3 Temmuz 2013 Çarşamba

insanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler. - konfüçyüs

siyasetçiye şunu anlatamadık. sırf biz değil, tüm dünya anlatamadı: zorlamayla, yasakla hiçbir şeyi gerçekleştiremezsin. eskiden de gerçekleştiremezdin, şimdi hele hiç olmaz. insan evladı yasak sevmez.
türkiye son 15 yılda 6-7 kez eğitim sistemini değiştirdi. bazısı kökten değişikliklerdi, bazısı ufak tefek. şimdi yine 4+4+4'le ilgili değişiklik ve akabinde özel dershanelerin "kapatılması" söz konusu.

madem olayın detaylarını çözemedin, sistemin işleyişini ve eksikliklerini 11 yılda kavrayamadın, ne istediğini dahi saptayamadın ki sürekli değiştiriyorsun; en azından şunu bil be adam, bu iş öyle kapatıyorum demekle olmaz. dengenin kendi kendini bulması için ancak girdi ve çıktılarla oynayabilirsin, verileri değiştirebilirsin. ama sistemin kendisine pat diye müdahale edemezsin. sadece bu sistemde değil, her şeyde geçerli bu kural. cam fanus (kar küresi) içinde yaşayan bir organizma düşün, bu organizmaya dokunman yasak. yeşermesini mi istiyorsun? dışarıdan yapabileceğin etkiler belli: balkona koyarsın, güneşe çıkarmış olursun, buzluğa koyarsın, soğutmuş olursun, sallarsın, döküntüleri temizlemiş olursun... istediğin etkiyi bu müdahalelerle sağlamaya çalışırsın. camı kırıp otları yeşile boyayamazsın. boyarsın ama manasız olur, herkes fark eder.

dershaneleri mi kapatmak istiyorsun? eğitimi kalitelileştireceksin. zamanla dershaneye gerek kalmayacak, kapanacak. bunu uzaktan izleyeceksin. amerika, ingiltere bunu ülke politikası bazında yapıyor, biz tek bir sistem için bile beceremiyoruz. bizimkiler sabırsız, anında camı kırıp eliyle müdahale ediyor oyuna.

yazık değil mi onca çocuğa, öğretmene? bir sistem değiştirmek kolay mı, apartman yönetim planını değiştirmeye çalışsan tapuda bir hafta uğraşırsın, milyonlarca insanı derinden etkileyen şey iki senede bir değişir mi? yemişim merkez bankası faiz politikasını, anayasa taslağını, demokratikleşme hareketini, eğitim bu ya eğitim. hepimizi ya kurtarır, ya batırır. paradan daha önemli, özgürlükle yarışır.

mutlaka izlenmesi gereken filmler listesi

1- salinger

kadro müthiş.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

eş anlamlılar

bazısı, ve sayıları hiç az değil, türkçe sözlük kıvamında yaşıyor hayatı. 
aşk, ona gül almak, onu mutlu etmek için çırpınmak. atatürkçülük, laiklik, sosyal demokratlık ve her devlet dairesine bir fotoğrafını asmak. dostluk, kötü gününde nasılsın iyi misin diye sormak. iş, sabahtan akşamüstüne kadar çırpınıp sonra "kendine zaman ayırmak". tatil, deniz kenarına gidip içki içmek. ak parti, tu kaka. chp, kadrosu çok eski değişmesi lazım. müzik, az bilinen gruplar. hep kendine, geniş ya da dar fark etmez, bir kalıp seç, kalıbın içindekilerini (yani aslında herkesin bildiğini) her ortamda herkese olumla ki, bir de tutarlılıktan puan kazanasın. o da kreması olsun.
ben de her boku eleştireyim.
gezi olaylarıyla başlayan bu muhalif süreçte taraf tutma demiyorum, gene tut. ama kalıplardan kurtul be güzel kardeşim. o kalıplardan ne ekmek yedi bazıları, yeter artık bu haksız kazanca dur de. ağaoğlu'nun tekeliyle ilgili pankart açmayı biliyon.