28 Şubat 2013 Perşembe

kürt meselesi

yılmaz abi'nin başarılı tespiti:

memleket istiyorum - trt belgesel

"orda olmanızın bir anlamı daha olur, burda olmamak.
yani saçmasapan bir karşıtlığı tetikler bu.
ki, bir kişi zaten yeterince karışık."

sonuna kadar izlenmesini; hatta en başından sonuna kadar izlenmesini tavsiye ederim. biliyorum çok üşengeçsiniz, o yüzden en iyi yerini yakalamaya çalıştım.

17 Şubat 2013 Pazar

pazar gelmesin diye cumartesiyi takvimden kaldırmak


"hayatım boyunca kendimi bir yazar, bir şarkıcı, bir düşünür, ne bileyim bir sanatçıyla özdeşleştirmek istedim. kendisini her televizyonda gördüğümde, eserleriyle 'hah tam benim kafamdan birisi...' diyebileceğim biriyle karşılaşmak istedim. ama kısmet değilmiş. böyle birisi şimdiye kadar karşıma hiç çıkmadı. aslında yalan söyledim. hiç bir zaman kendimi özdeşleştireceğim birisini aramadım. o zaten her zaman yanıbaşımdaydı. ama ne yazık ki bu durumdan çok utanıyordum. bir süre ona uğramamaya, yanına yaklaşmamaya, ondan kaçmaya çalıştım ama olmadı. en sonunda gerçeği kabul etmeye karar verdim. ben insanlar gibi bakış açımı jim morrisonjohn lennon ya da dostoyevski'yle özdeşleştirmiyor, kendimi onlar gibi göremiyordum. ben ne yazık ki sokaktaki bim marketiydim. sattığı ürünleri bir reyona koymak yerine kolilere istiflemesiye dağınık, özensiz ama samimi yapısıyla tıpkı bana benziyordu. bauhaus ya da migros gibi müzik yayını yaparak müşterilerin daha çok alışveriş yapmasını sağlayacak kadar kurnaz değildi. olması gibi sessiz, durağan ve ucuzdu. evet belki bir migros değildi, ama bir aydınlar bakkaliye de değildi. ne tam şehirli ne tam köylüydü, arada sıkışmış acı çeken bir hali vardı bim'in."

umut sarıkaya

"bana yaşamayı öğretmediler. daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. insan, kendi bulurmuş doğru yolu. ben bulamazdım. bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. başka türlü bir itinayla tutmalıydılar beni. daha fazla değil, farklı."

oğuz atay

"öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. o da vicdanındaki yükü hafiflettiği için."

trevanian

15 Şubat 2013 Cuma

the tragedy is not the brutality of evil, but the silence of good people. - martin luther

lise 2'deyim, ilk dönem bitiyor, karne alıyoruz, 6 kırığım var.
karneyi almadan önce de 6 kırığım olduğunu biliyorum tabii, ama annemler bilmiyor. sürpriz.
aynı gün annemin arabasını kaçırıyorum ve kaza yapıyorum. arabada ağır hasar var.

babam akşam eve geldiğinde durum şu olacak:
karısı çok sinirli, oğlunun karnesinde "6" kırığı var ve aynı gün arabayı kaçırıp (ehliyetsiz) kaza yapmış.
evde kaçacak delik arıyorum, babamın eve gelişini kan ter içinde bekliyorum. büyük olay çıkacak.

babam geliyor, duyuyorum. üstünü değiştiriyor, duyuyorum. odamın önünden geçiyor ama açmıyor kapıyı. yemeğe çağırıyorlar, tokum diye gitmiyorum mutfağa. hala babamla karşılaşmadık. ve sonunda çağırıyor yanına. süklüm püklüm gidiyorum yere bakarak:

"arabayı çarpmışsın. karnen de kötüymüş çok. bazen insanın başına her şey üst üste gelir di mi? her şey çok ters gider bazen. kötü şans böyle denk gelir. takma kafana neyse siktir et, her şey düzelir."

15 sene sonra haala hatırlıyorum kelimesi kelimesine. bilardoda "çok ince görmek"i anımsatıyor bana.